İnovasyon kelimesini son yıllarda sık sık duyar olduk. Peki bu kavramın sosyolojideki izdüşümlerini merak ediyor musunuz? Bu dizide teknolojik inovasyonların sosyolojideki yansımalarını ele alacağız.
Teknolojideki yeniliklerin toplumsal hayata etkilerinin artmasıyla birlikte sosyoloji literatüründe yeni bir alt disiplin bağımsızlık savaşını vermeye başladı: İnovasyon Sosyolojisi (Sociology of Innovation).
Bu saha; odaklandığı konular itibariyle teknoloji tarihi, kurumsal iktisat, işletme gibi disiplinlerle ve bilim sosyolojisi, sosyal değişme, iktisadi sosyoloji gibi sosyolojinin diğer alt disiplinleriyle zaman zaman kesişir.
Sosyologların inovasyona ilgileri üç alanda temellenir: – Ortaya çıktığı toplumlarda sebep olduğu değişimler (etkisi) – Toplumsal koşulların etkisiyle şekillenişi ve kabul görme süreci (yayılımı) – Ortaya çıkışını kolaylaştırıp zorlaştıran toplumsal dinamikler (üretimi)
Teknolojik yeniliğe sosyal bilimlerde ilk önem atfeden kişi sosyal bilimlerin farklı alanlarında çalışmalar yapan ünlü iktisatçı J. A. Schumpeter’dir.
İnovasyonun eskiyi ortadan kaldıran yönünü, -sonradan şöhret bulan- “Yaratıcı Yıkım” kavramıyla tanımlayan Schumpeter teknolojik yeniliği ve bu yenilikleri ticarileştiren girişimcileri modern iktisadi aktivitenin merkezine 1900’lü yılların başında yerleştirir.
Karl Marx’ın üretim araçlarının değişimine atfettiği önem bir kenara bırakılırsa teknolojik yeniliklere büyük ehemmiyet veren ilk sosyolog William Ogburn’dür.
Ogburn 1922 yılında yayımladığı, sosyal değişmeyi konu edinen meşhur kitabında sosyologları teknolojik yeniliklerin etkilerini hafife almaları sebebiyle suçlar ve sosyal değişmeyi tetikleyen temel dinamiklerden birinin icatlar olduğunu öne sürer.
Ogburn hem inovasyonun toplumsal hayata etkisini analiz eder hem de teknolojik yeniliklerin belli dönemlerde yoğunlaşmasını izah etmeye çalışır. Bunun için literatüre önemli katkısı olan “Zincirleme Tepkime” kavramını ortaya atar.
Ogburn’ün sosyologların dikkatini icatlara çekmeye dönük çabası ortak çalışmaları da olan S. Colum Gilfillan’de karşılık bulur. 1935’te İcatların Sosyolojisi’yle (The Sociology of Invention) icatların hem toplumsal sebeplerini hem de toplumsal etkilerini ortaya koymaya çalışır.
Ogburn’le başlayan ve sonradan teknoloji tarihiyle paralel seyreden çalışmalar 1930’lu yıllardan itibaren artar. Bu çalışmalar tarihte belli bir teknolojik yeniliğin ortaya çıkış hikayesi ve yayılması sırasında toplumla girdiği etkileşimdeki örüntüleri yakalamaya çalışır.
Everett M. Rogers 1962 yılında inovasyonların yayılımı (Diffusion of Innovations) üzerinde yaptığı çalışmada icatlarla ilgili tarih merkezli analizleri kuramsal bir çerçeveye oturtmayı dener.
Bugün bile teknolojinin ticarileşmesi konusuyla ilgilenen işletmecilerin hala kullandığı “İnovasyonun Yayılma Eğrisi”ni geliştirir ve toplumun inovasyonlar karşısındaki tutumunu beş kategoride ele alır.
1960’lı yıllar aynı zamanda II. Dünya Savaşı ve sonrasındaki soğuk savaş döneminde yoğunlaşan Bilim-Teknoloji merkezli uluslararası rekabetin etkisiyle inovasyon üzerindeki çalışmaların çeşitlenmeye başladığı yıllardır.
Bu dönemde örgütsel/endüstriyel sosyoloji de inovasyonla ilgili literatüre katkıda bulunmaya başlar ve örgütsel koşulların, inovasyonların ortaya çıkışlarındaki etkilerini inceleme nesnesi kılar.Alandaki ilk önemli çalışma 1961’de Tom E. Burns ve G. M. Stalker tarafından yapılır.
Söz konusu çalışmada örgütlerin organizasyon biçiminin inovasyona etkisi üzerinde durulur. Örgütleri “mekanistik” ve “organik” olmak üzere iki organizasyon tipine ayıran yazarlar iki örgütlenme biçiminin inovasyonun teşviki üzerinde farklı etkilere sahip olduğunu öne sürerler.
1980’lerde teknoloji tarihi merkezli sosyolojik okumalar giderek kuramsallaşır ve Science and Technology Studies (STS) adıyla yeni bir dal gelişir. Bu daldan da teknolojik determinizme bir reddiye mahiyetindeki Social Construction of Technology (SCOT) yaklaşımı ortaya çıkar.
Teknoloji tarihçisi Thomas P. Hughes, felsefeci/mühendis Wiebe Bijker ve sosyolog Trevor Pinch bu yaklaşımın öncüleridir. 1987 yılında yaklaşımlarını tarihsel okumalarla temellendirdikleri ve ciddi bir etkisi olan The Social Construction of Technological Systems’i yayımladılar.
Mark Granovetter’in öncülük ettiği Yeni İktisadi Sosyoloji’nin gelişimiyle birlikte inovasyon sosyolojisinin de o akımda cereyan eden gelişmelerden etkilendiği görülür. Özellikle sosyal ağlar merkezli analiz, inovasyonun ortaya çıkışında da kullanışlı bulunur.
İnovasyonun çıkışını kolaylaştıran bilgilerin dolaşımı ve yeni bilgi edinimi gibi süreçlerin ağ yapılarından nasıl etkilendiği incelenir. Granovetter, R. Burt, D. Obstfeld gibi isimlerde sosyal ağların yapısıyla inovasyon performansını ilişkilendiren analizlere çokça rastlanır.
2000’lerde Silikon Vadisi’nin gösterdiği performans sosyologların dikkatini bölgesel dinamiklere çevirir. Annalee Saxenian’ın Silikon Vadisi ile aynı işlevde ama başarısız Route 128 bölgesinin sosyal yapısını karşılaştırdığı çalışma bu ilginin etkili olmuş örneklerindendir.
Son yıllarda Benoit Godin sosyoloji penceresinden teknolojik inovasyon kavramının sosyal bağlamıyla ilgili önemli retrospektif ve eleştirel çalışmalara imza atmıştır. Çoğu çok yakın zamanda yayımlanan Godin’in çalışmalarından bazıları şunlardır:
- The Invention of Technological Innovation
- The Idea of Technological Innovation
- Critical Studies of Innovation
- Models of Innovation
İnovasyon Sosyolojisi sahası, literatürün analiz edildiği kapsamlı kitaplarına ancak son 10 yılda kavuşur. Bunlara iki örnek 2013 ve 2016 tarihli şu çalışmalardır:
